DİĞER
"Saklı bir bahçe gibi bu roman dizisi, bir kez dalabilirseniz içine her duyuya hitap edebilecek güzelliklerle dolu: görsel ve işitsel olmakla kalmayıp damağa, buruna ve tabii tensel olana da hitap eden anlatılar bunlar. Aslında bir anlamda son derece eğlendirici olması da cabası."
"Vermeer’in Delft Manzarası, Proust’a göre dünyanın en güzel resmidir. Hayranlık duyduğu ressam hakkında romanında sadece Swann’a Vermeer incelemesi yazdırmakla yetinmez. Ressamı ebedi kılarak, Bergotte’yi bu resmin önünde öldürmeyi seçer. Proust’la birlikte Vermeer’in şaheserine bakanlar önce bu güzelliğin içinde kaybolur, sonra o sarı duvara tutunurlar."
"Onun yazdıkları lirik şiiri çağrıştırır, bir öznenin iç konuşmalarını, sayıklamalarını. Lirik şair nasıl sözlerinin, sanatının kifayetsizliğinin farkına varıp kendisine karşılık veremeyeceği nesnelere ve kavramlara başvurursa, Edgü’nün anlatıcısı ya da konuşan öznesi de okurunu durup soluklanmaya, anlatılanları sorgulamaya çağırır."
"Yunan ordusunun başındaki Agamemnon ile ordunun en önemli dövüşçüsü, yarı tanrı Akhilleus, savaş ganimeti saydıkları esir kadınları bölüşemedikleri için birbirlerine giriyorlar. Barker aslında İlyada destanına hiçbir şey katmıyor; aynı kahramanlar, aynı olaylar ve aynı kronolojiyle kurguluyor romanını ama bu sefer anlatıcı tam da bu kavganın nedeni olan savaş ganimeti Briseis."
"Sanatçı, hayranı olduğu yazar Johann Wolfgang von Goethe ile adeta bir ruh eşliği kurar. Belki de bu, ikisinin de aynı acıyı çekmesiyle bağlantılıdır. 1774 yılında yayınlanan Genç Werther’in Acıları romanıyla Goethe hem kendi hem de yakın çevresindeki hüzünlü aşklara cümlelerle can verirken, Cornell 1966 yılında yaptığı Genç Werther’in Acıları kolajında aynı derin acıyı çektiğini anlatır."
“Ralf Rothmann, bireysel sorunlar ile savaş, ırkçılık, taciz, tecavüz ya da çalışma hayatının zorlukları gibi toplumsal sorunları, farklı kuşakların birbirini etkileyen hikâyeleri üzerinden tartışıyor romanlarında: ‘En zor iş, bir şeyi dünyaya getirmektir. Yok etmeyi, öldürmeyi her geri zekâlı becerir.’”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Uwe Timm, – ’68 kuşağına mensup solcu bir yazar olarak ailesiyle yüzleşmeye karar vermiş. Kardeşimin Gölgesinde, abisini gördüğü o tek andan hatırında kalanlarla başlıyor. Uwe o günlerde üç yaşında. Karl-Heinz kardeşini kucaklayıp havada süzerken birlikte tek anılarının bu olacağından, birkaç ay sonra Ukrayna’da öleceğinden habersiz..."
"Saroyan, Kasım 1933’te, 'Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam' başlıklı öyküsünün Story dergisinde yayımlanmasının ardından, 1934'ün Ocak ayı boyunca her gün bir öykü yazıp bu derginin editörlerine göndermeye karar verir. Kitaptaki öyküler işte bunlar; gerçekten de o bir ay boyunca büyük bir azimle 26 öykü yazmıştır."
“Kuvvetli tahaffuz çarelerinden birisi de aşıdır. Çiçek, kolera, tifo, veba, difteri, verem ve kızılın bugün aşıları vardır. Aşılananlar bu hastalıklara yakalanmazlar. Aşı sayesinde eski hükümdarlar gibi zaman zaman icrayi saltanat eden ve birçok insanların ölümüne mucip olan kolera, veba afetleri tarihe karışmıştır. Kızıl, kuşpalazı belki verem de unutulacak."
Nur Horsanalı, Ulya Soley ve Eylül Şenses’den oluşan Bienal’in Genç Küratörler Grubu ile 5. İstanbul Tasarım Bienali ve 'Empatiye Dönüş: Birden fazlası için' tasarım teması üzerine konuştuk; tabii ki tasarıma bakış açılarını da...
1688'de yayımlanan "Görüşmeden, Konuşmadan, Yazışmadan Haberleşme Sanatı" adlı kitap, Osmanlı haremlerinde kullanıldığı iddia edilen, sonradan Batıda "çiçek dili", Osmanlılarda ise aynı anlama gelen “lisân-ı ezher” diye anılacak olan bir “gizli dil”i ele alıyor.
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.